Süphan Dağı'na ismini veren iki aşık ;Sîyabend ve Xecê

Sîyabend ve Xecê'nin Hikayesi

Sîyabend  ve Xecê'nin Hikayesi

Süphan dağı'nın kuş uçmaz kervan geçmez yamaçlarında  gezinen ve adı Siyabend olan avcı ,genç bir gezgin vardı.Siyabend’in gönlü Xecê’de idi. Xecê de oldukça güzel bir kızdı ve güzelliğiyle herkesin dilindeydi. Siyabend'in  yetimdi ve maddi  durumu yetersizdi.Xecê’nin başlığı dönemin en yüksek bedeli idi ve bu da Siyabend’in gücünün çok ötesinde idi.Xecê'de Siyabend'i seviyordu ve bunun dışında hiçbirşey onun umurunda değildi.Aslında babası da Siyabend'i seviyordu fakat etrafın ne diyeceğinden çekiniyor ve şanına yakışı bir şekilde vermek istiyordu kızını. Siyabend ve Xece sürekli Süphan Dağı'nın eteklerin'de buluşurlardı ve özlemlerini giderirlerdi.Konuştuklarında konu Xecê’nin başlığından açılınca da, Xecê ağlardı. Siyabend xecênin ellerine sarılır, gönlünü alırdı. Çünkü Xecê’nin her damla göz yaşı Siyabend için bir azap oluyordu. Xecê’nin ağlamasına tahammül edemiyordu. her seferinde Xecê’ye “Ne olursa olsun seni alacağım. İster iyilikle, ister kötülükle. Hatta ister sonunda ölüm bile olsa senden olmam” diyordu. Süphan Dağı o zamana kadar böyle bir aşk görmemişti.

Aradan bir kaç yıl geçer. Xecê’nin başlığını ödeyemeyecek durumda olan Siyabend, babası Xecêyi bir bey oğluna verir endişesi ile kaçırmaya karar verir. Süphan dağının derin vadilerinin kendilerini koruyup kollayacağını bildiklerinden, O’na sığınırlar. Üç gün hiç bir sorun yaşamadan herkesten uzak kavuşmanın tadını çıkarırlar. Dördüncü gün öğle vakti çiceklerle bezenmiş yem yeşil bir bayıra otururlar. Siyabendin uykusu gelir. Göz kapakları ağırlaşır. Başını huzur bulduğu tek yer Xecê’nin dizine bırakır ve uyur. Siyabend şirin uykuda iken Xece onun saçlarını okşayarak ileriye yönelik umutlu hayaller kurar. 

Tam o sırada bir sesle irkilir. Sesin geldiği yöne baktığında üç geyiğin bir dişi geyiği kovaladığını görür.Uzaktan çok güzel bir erkek geyiği farkeder. baştaki Çirkin geyik kocaman cüssesi ile o güzel erkek geyiği dişiye yaklaştırmıyor, sürekli uzaklaştırıyorlardı. Bu durumu gören Xece sessizce ağlamya başlar bu zülüm yüzünden ve bir damla Siyabend'in alnına düşer.Siyabend Xece'nin ağlamasına dayanamaz.

Siyabend hemen doğrulur. kılıcını kalkanını kuşanır. Ok ve yayını alır ve Xecê’ye dönüp: 

Süphan dağı’nda benden daha yiğit kimse olamaz. Ben bölgenin en usta avcısıyım, geyikler gelip yanımdan geçer de nasıl haberim olmaz? 

Siyabend bunu söyler ve geyiklerin gittiği yöne koşarak uzaklaşır çok gitmeden geyiklere yetişir. Yayını hazırlar, okunu sürüp fırlatacakken Geyik anlamış gibi Siyabende yanaşır. Boynuzunu Siyabend’in böğrüne saplayarak onu uçurumdan aşağıya fırlatır. 

Uzun süre Siyabend dönmeyince Xecê meraklanır. O’nu aramaya başlar. Geyiklerin yanında göremez. Sağa bakar yok. Sola bakar yok. Endişelenir. Siyabend’in başına bir hal geldiğini anlar. derenin dibine doğru aramalarını sürdürürken derinlerden bir inilti duyar. İniltiye doğru koştuğunda da, acı manzara ie karşılaşır. Siyabend’in düştüğü yerde kocaman bir dal parçası sırtından girip göğsünden çıkmıştır. 

Rivayete göre Xecê de siyabendin içinden geçip göğsunden cıkan uzun ve sivri dal parçasının üstüne atlayarak canına kıyar. Siyabendle Xecê’yi ayıran sivri dal ikisini tekrar bir araya getirir fakat cansız bir şekilde. 

Derlerki her yıl siyabend ile Xecê'nin mezarında kan renginde iki gül biter. Bu güller bir birine sarılmak üzere iken bir deve dikeni de aralarına girer bu iki gülün kavuşmasını engeller. deve dikeni geyiğin boynuzlarıdır.  

Burada öle bu iki aşık üzerine bu dağın adı süphan olmuş ve Siyabend ve Xece'yi anarak yaşatmışlardır.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Facebook Yorumları



Disqus Yorumları